Amel Tuka Bosna’ya ilk madalyayı kazandırdı

Bosna Hersekli Amel Tuka 1.46.30 ile bronz madalyaya uzandı

Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen şampiyonanın 4. gün akşam seansı, erkekler 800 metre finaliyle sona erdi. 800 metre mücadelesinde ise bir başka yıldız sahnedeydi. Moskova’da sakat olduğu için yarışamayan rekortmen atlet David Rudisha, gözlerin parlayan yetenek Amel Tuka’nın üzerinde olduğu yarışta altın madalyayı bırakmadı. Startla birlikte ön alarak kontrolü ele geçiren Rudisha, 1:45.84 ile şampiyonluğu elde etti. Rudisha’nın ardından Polonyalı Adam Kszczot ikinci.

Bosna Hersek’e ilk dünya şampiyonası madalyasını kazandıran Amel Tuka üçüncü sırayı aldı.

Kenyalı David Rudisha, 1.45.84’lük süresiyle 2011’den sonra bir kez daha dünya şampiyonluğuna ulaştı. Polonyalı Adam Kszczot, 1.46.08’lik derecesiyle gümüş, Bosna Hersekli Amel Tuka ise 1.46.30 ile bronz madalyaya uzandı.

Bosna Hersek’in gururu Amel Tuka

Amel Tuka

İkilem

Kenya denilince akla ilk gelen ikililerdendir: Atletizm ve Rift Vadisi. Özellikle 90’lardan sonra bu ikiliyi birbirinden ayrı düşünmek neredeyse imkansız. Öyle ki ülkede 400 m.’den maratona kadar pist ve yol yarışlarında pek çok favori atlet mevcut ve bu durumun sebebi, kesinlikle bir tesadüften ibaret değil.

Kenya, atletlerinin fiziksel yapılarından ve aralarındaki rekabetten tutun da, Rift vadisinin yüksek rakımda olmasına ve doğal beslenme imkanlarına kadar pek çok faktörün bir araya geldiği, adeta topraklarında orta ve uzun mesafe koşucusu yetişen bir fabrika gibi. Üstelik bu fabrikanın bir de ismi var;

St. Patrick.

Iten’de yalnızca Katolik erkek çocukların alındığı misyoner bir okul olan St. Patrick aynı zamanda Kenya atletizminin de başkenti. Bu yatılı okulun kaderiyse 1976’da İrlandalı bir misyoner olan Colm O’Connell’ın okula coğrafya öğretmeni olarak gelmesiyle değişir. O’Connell bir kaç ay sonra okulun atletizm koçluğu görevine de talip olur.

2011_1024DougieIten20045 (1200 x 400)

Daha önce antrenörlük deneyimi olmayan O’Connell, öğrencilerine disiplin ve çalışma azmi aşılarken onlarla birlikte atletizmi, çalışma metotlarını ve yeni antrenman tekniklerini de öğrenir.
Tarihler 1986’yı gösterdiğinde ise,  ilk Gençler Dünya Şampiyonası’nın düzenleneceği Atina’ya göndermek için Kenya takımını seçmeyle görevlendirilmiş olan O’Connell , 7’si St. Patricks öğrencisi olan 9 sporcuyla, 4’ü altın toplam 9 madalya kazanmıştır.

Bugünse St. Patrick’in genç öğrencileri okullarının duvarlarında asılı duran, kendileriyle aynı sıralarda oturmuş, olimpiyat ve dünya şampiyonlukları kazanmış idollerinin resimlerine bakarak; onlar gibi olmanın hayallerini kuruyorlar. Peki kim mi bu sporcular; Peter Rono, Wilson Kipketer, Japhet Kimutai, Wilson Boit Kipketer ve David Rudisha…

Babası, 1968 Mexico City Olimpiyatları’nda 400 m. bayrak takımında gümüş madalya kazanmış eski bir atlet olan David Lekuta Rudisha’yı ilk keşfeden kişinin de İrlandalı misyoner O’Connell olması şaşırtıcı değil. Rudisha henüz 14 yaşında bölgesel bir şampiyonada 200 m. koşarken, Colm O’Connell tarafından fark ediliyor. Üstelik yarışı 5. bitirmesine rağmen uzun boyu ve koşu stili genç Masailiyi diğer yarışmacıların arasından kolayca fark edilmesine sebep oluyor. Daha sonraları babası gibi 400 m.’de yarışmaya başlasa da O’Connell onu, St. Patricks’te katıldığı 2 haftalık kampta 800 m.’de denemek ister. David Rudisha, çamurlu piste çıkıp da çizgiyi ilk sırada geçtiğinde O’Connell’ın kronometresi de 1:49:6’yı gösterir. Rudisha’nın yaşı ve ilk kez 800 m.’de koştuğu düşünüldüğünde bu göz ardı edilemeyecek bir derecedir ve Kenyalı o günden sonra bir daha arkasına bakmaz.

Üstelik O’Connell’a göre Rudisha’nın en zayıf yanı da budur; arkasına bakmak. Öyle ki Rudisha ne zaman yarışlarda kalabalığın arasına girip son sprinti atmak için beklese başarısız olur. O kendi temposunu yarışa dikte eden atlet olmalıydı,. Oyun, onun kuralına göre oynanmalıydı ve Rudisha için tek kural: Baştan sona önde olmaktı.

Rudisha da 2012 Londra Olimpiyatları boyunca bunu yaptı. Hatta o kadar öndeydi ki yarış sona erdiğinde 1976’dan bu yana kırılamayan Alberto Juantoreno’nun dünya rekorunu da tarihe gömmüştü.
Bugün ise, Rudisha 26 yaşında ve geçirdiği sakatlıklar, Dünya Atletizm Şampiyonası öncesi ilk defa onu önde olma konusunda sıkıntıya sokuyor. Öyle ki Londra’da Rudisha’nın ardından ikinci olan Bostwanalı rakibi Nijel Amos bu sefer yalnızca Rudisha’yı geçmek için değil, aynı zamanda ona ait olan dünya rekorunu da kırmak için geldiğini söyleyecek kadar kendine güveniyordu.
Tabi Amos da, diğer önemli bir isim olan Etiyopyalı Mohammed Aman gibi finalin dışında kalacağını tahmin edemezdi.

Tüm bu gelişmeler Kenyalı Rudisha’yı açık ara favori haline getiriyor olabilir; tabi Bosna’ya tarihinin ilk altın madalyasını getirmeyi amaçlayan Amel Tuka’yı saymazsak. 17 yaşına kadar futbola ilgi duymuş, okuldaki beden eğitimi dersinde öğretmeninin zoruyla 400 m. koşmuş ancak sonrasında basketbol oynamaya başlamış ve en sonunda 18 yaşında ciddi manada atletizme eğilme kararı almış bir sporcu olan Bosna Hersekli Tuka, Rudisha ile altın madalya arasındaki tek engel.

aa_picture_20150727_5936656_high (1200 x 400)

Onu bugün, Rudisha’nın karşısında en ciddi rakip haline getiren olay ise, Monako’da piste çıkıp da 1:42:51’le sezonun en iyi derecesini koşarak büyük bir süprize imza atması. Tuka finalde de Rudisha karşısında ne istediğini çok iyi biliyor olacak ancak yine de Rudisha, geçirdiği sakatlıklarla formunu tam bulamamış olsa da, önde başladığı yarışı öne bitirmek için her şeyi yapacaktır. Çünkü Kenyalı St. Patrick’te yalnızca kazanmanın ne demek olduğunu değil kaybetmenin de ne demek olduğunu hocası O’Connell’dan öğrendi; ”Kazanmaya başladığında herkesin ilgisi senin üzerinde olacak. Ne zaman ki; kaybetmeye başladığın gün gelecek artık seni görmek istemeyecekler. Kaybettiğinde artık yoksun.”

İşte bu yüzden Rudisha da çok iyi biliyor ki; kazanmak yalnızca bacakların ne kadar güçlü olduğuna değil, zihnin de ne kadar güçlü olduğuna bağlı.

Erman Öner

 

 

Ayrıca Bakınız

‘Gizemli’ Bosna Piramitleri’ne turist akını

“Bosnalı İndiana Jones” olarak da bilinen arkeolog Semir Osmanagic’in ortaya attığı ancak varlığı konusundaki tartışmaların …