1991 nüfus sayımında Tuzla’nın nüfusu yaklaşık 131.000 olarak belirlenmişti. Göçmenlerin de gelmeleriyle günümüzde bu rakamın 160.000 civarına ulaştığı tahmin ediliyor. Sarayevo ve Banya Luka’dan sonra Bosna Hersek’in üçüncü büyük şehridir. Aynı ismi taşıyan Tuzlanski kantonun içerisinde yer alır. Majevica dağının eteklerinde, Jala nehrinin yakınlarındadır. Nispeten ılımlı denilebilecek karasal bir iklim görülür. Tuzla’nın neolitik dönemdeki varlığına ilişkin yeterince kanıt vardır. 6000 yıl öncesine ait toplu yaşamla ilgili bulgular şehrin Avrupa’nın en eski yerleşimlerinden biri olduğunu ortaya koyar. 950’lerde Macar hakimiyeti altına girdiği biliniyor. Tarihçiler bu şehirden ilk olarak “Soli” olarak bahsetmişler. Soli Boşnakça dilinde tuz demektir. Zamanla şehrin ismi türkçeleşmiş ve Türkçedeki “tuz yeri” anlamına gelen “Tuzla” olmuş.
Doğal güzellikler, tarihi eserler
Tuzla, doğal güzelliklere sahip bir kent. Yakın çevresindeki tuzlu su kaplıcaları yüzyıllardır kullanılıyor. Avrupa’daki tek tuz gölü olan Panonica gölü ise şehir merkezinin hemen yanında. Bu küçücük göl, koyu mavi sularıyla halkın en çok vakit geçirdiği yerlerden biri ve turistlerin de ilgi odağı. Yaz aylarında piknik yapmak ya da serinlemek için ideal.
Tuzla’da bir çok tarihi eser de yer alıyor. En göze çarpanlar Osmanlı eserleri. Örneğin, şehir merkezindeki Turalı Bey Camii 16. yüzyılda inşa edilmiş. Göz alıcı bir minaresi olsa da, dini bir yapıdan çok lüks bir konutu andırıyor. Bulunduğu caddenin adı da “Turalı Bey Caddesi”. “Çarşı meydanı”nda ise, yine 16. yüzyıldan kalma “Çarşı Camii” var. Çarşı meydanının “Çeşme”si de çok ünlü. Osmanlı eseri olan çeşme turistlerin en çok resim çektikleri yerlerden biri. Yine 16. yüzyıl ürünü olan “Sarina Camii” de bronz şerefesi ile dikkat çekiyor.
Tuzla’da, 19. yüzyıl yapımı, görkemli bir de Ortodoks Kilisesi var. Neo-klasik tarzda inşa edilmiş. Şehir merkezinin hemen yakınında. Bu bölgedeki binalar genelde küçük boyutlu. Farklı dönemlerde ve farklı tarzlarda inşa edilmişler. Bazısı klasik, bazısı barok, bazısı da Avusturya-Macaristan tarzını yansıtıyor. Fakat hepsi inanılmaz bir uyum içinde ve tartışılmaz bir estetik sergiliyorlar. Şehrin içinden geçen Jala ırmağıüzerindeki Kipovi Köprüsü’nü süsleyen heykelleri de unutmamak lâzım.
Kültür noktaları
Tuzla’da 2004’te açılan ve bir tür açık hava müzesi olan “Solni Trg“ turistlere tuz üretiminin öyküsünü anlatıyor. Çok değişik ve ilgi çekici bir yer. Doğu Bosna Müzesi ise, antik dönemlerden kalan eserlere, halk sanatlarının geleneksel örneklerine, sanat galerilerinden daimi ya da geçici sergilere kadar zengin bir yelpazeye sahip. Ayrıca bir de Tarih Arşivi Müzesi var. Ambijent heykel atölyesi vePortreta müze galerisi de görülmeye değer.
Balkanlar’ın tanınmış yazarlarından olan Meşa Selimoviç Tuzla’lı ve onun adına her yıl festival düzenleniyor. Şehirdeki ilk tiyatro “Narodno Pozorişte u Tuzli“ 1944 tarihli. Tuzla üniversitesinde 10 binden fazla öğrenci öğrenim görüyor.
Bugünkü Tuzla, ağırlıklı olarak müslüman bir hayat tarzı ve mimari üslubuyla bir işçi, sanayi şehri. Bir yandan turizme açılırken bir yandan da savaşın yaralarını sarmaya ve sanayiini modernleştirmeye çalışıyor. Henüz çok taze olmasına rağmen, duvarları kurşun delikli ya da yıkık olan bir-iki bina dışında, şehirde savaşın izleri pek kalmamış. Akşamları ışıl ışıl olan kentin tertemiz ve düzenli caddeleri, huzurlu parkları var. Şehir merkezindeki küçük ve sevimli sokaklar, hem alışveriş için, hem de oturup bir kahve içerek geleni geçeni seyretmek için çok elverişli. Burada gece hayatı da hareketli geçiyor. Özellikle hafta sonlarında, eğlence geç saatlere kadar devam ediyor.