Bosna… İlk defa lise yıllarımda duymuştum ismini. Safranbolu’ da gençler Bosna için yardım topluyorlardı ve savaştan ve katliamdan bahsediliyordu. O zamanlar düşmüştü ateş içime ve elimden ne gelebilir ki diye düşünmüştüm. Ve bu çağda hala savaş mı oluyor? İnsanlar mı ölüyor ?
Neden hala kimse müdahele etmiyor diye de çok hırslanmıştım kendi kendime ama nafile. Televizyonlardan izliyorduk Mostar’daki tarihi Osmanlı köprüsünün top bombaları ile yıkılışını.. Ve o Bosna gün geldi 2013 yılının son gezisi oldu benim için. Gitmek için listemde yeri olan bir yerdi ama yine bir sürpriz gezi programına dahil olarak kendimi Bosna’ da buluverdim. Acıların izleri kolay kolay silinmiyor ve savaşın izleri hala duruyor bir zamanlar Osmanlı topraklarının ülkesinde. Bu acıları elbette bizlerde içimizde yaşıyoruz onlarla. Savaştan daha doğrusu soykırım ve katliamdan yıllar geçmesine rağmen çoğu yerde hala toplu mezarlar çıkıyor ve medyadan takip ettiğimiz bu haberler hala çok üzüyor bizleri.
Bosna – Hersek balkanlarda Osmanlı kültürünü ve Osmanlı mimarisi en iyi koruyan ülkelerden bir tanesi. Ülke savaş sonrası Müslüman Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatların elinde 3 lü bir yönetim olarak idare ediliyor. Ancak yönetim boşluğu elbetteki halen var. Bosna ve Hersek bölgelerinin birleşiminden alıyor Bosna – Hersek adını. Ülkede ne kadar büyük acılar yaşansa da insanlar hayata ve geleceğe umutla bakıp inaçlarını asla terketmiyorlar. Ülkede yokluk ve sıkıntı ise bir hayli fazla. İşsizlik ise en büyük sorun. Bir zamanlar Wolkswagen firması fabrika kursada burada bir süre sonra o da kapatmış kapılarını.
Aralık ayının 13 ü sabahı İstanbul Atatürk Havaalanından çıktığımız yolculuğumuzda yaklaşık 1.5 saatlik bir seyahatten sonra başkent Saraybosna ya da diğer adı ile Sarajevo havaalanına geliyoruz. Tabii ilk iş olarak saatlerimizi Türkiye saatine göre 1 saat geriye almak oluyor. Sabahın erken saatlerinde gelmemiz biraz dezavantaj bu soğuk kış gününde ama hava güneşli ve gayet te açık. Havaalanından yaklaşık yarım saat sürüyor şehrin içine yani o meşhur Başçarşı’ ya gelmek. Ama ilk durak Latin Köprüsü oluyor. Latin Köprüsü Başçarşı’ ya çok yakın ve çok az yürüme mesafesinde. Tarihi önemi ise gerçekten çok büyük. 1 nci Dünya savaşının çıkmasına sebep olan ve o zamanların Avusturya Macaristan Prensi Arşidik Franz Ferdinand’ ın bir sırp milliyetçi tarafından suikaste uğradığı köprü burası. Ardından yürüyerek 16 ncı yüzyılda kurulmuş Osmanlı çarşısı olan tarihi Başçarşı’ ya adım atıyoruz. Başçarşı’ ya geldiğinizde sanki bir Türk topraklarında hissediyorsunuz kendinizi. Bu arada kısa bir not Osmanlı’ nın Balkanlar da kurduğu 3 şehirden bir tanesi Saraybosna. Diğer ikisini de yazalım hemen. Bir tanesi Mostar ve diğeri de Arnavutluk başkenti Tiran. Başçarşıyı gezerken bir an tarihin içine dalıyorsunuz ister istemez. Başçarşının en önemli iki simgesinden biri Sebil ve diğeri ise Hacı Hüsrev Camii.. Hacı Hüsrev bilindiği gibi Kanuni Sultan Süleyman Han’ ın gerçek akrabası .. Burada bulunan Saat Kulesi ve Morica Han’ da görülmeye değer yerler. Artık Başçarşı gezisinden sonra Başçarşının sonunda bulunan Sonsuz Ateş’ i ziyaret etme zamanı geliyor. Ardından bir sıcak nescafe içme zamanı ve soluğu bir alışveriş merkezinde alıyoruz. Hani deniyor ya Hava Durumu raporlarında balkanlardan gelen soğuk hava diye. Hah işte o soğuk havanın tam içerisindeyiz ve sıcacık bir kahveye ihtiyacımız var. Tahmin ettiğiniz gibi başkent Saraybosna’ da görülebilecek önemli yerler hep iç içe ve kısa yürüyüş mesafelerinde. Burayı daha sıcak bir yaz gününde gezmek daha keyifli olacaktır emin olun.
Saraybosna gezisinden sonra artık otelimize Sarajevo otele geliyoruz ve ben öyle bir uyumuşum ki sıcacık odayı görünce. Günün yarısını odamda geçiriyorum. Akşam saatlerinde ise artık Saraybosna gece hayatını keşfetme zamanı başlıyor. Saraybosna gece hayatı denince ilk akla gelen Başçarşı da bulunan barlar ve cafeler. Cheers Bar buranın en yoğun ve en popüler barı diyebilirim. Casino olarak işletilen Collesium ise en bilindik mekanı Saraybosna’ nın. Daha çok hareket isteyenlere ise Sloga Bar’ ı tavsiye ederim. Bizim ilk durağımız ve tercihimiz Cheers oluyor çünkü bu akşam Sloga Bar’ da bir rock konseri var.
14 Aralık sabahı kahvaltı sonrası Bosna – Hersek’ in diğer önemli şehri Mostar’ a hareket ediyoruz. Mostar yine bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu zamanında kurulmuş tarihi öneme sahip bir şehir. Mostar Köprüsü ise Bosna – Hersek denildiğinde ilk hafızalarımızda canlanan tarihi köprü aynı zamanda. Yolculuk başlar başlamaz ise başkent Saraybosna’dan çıkmadan hayat tüneli adı verilen savaş zamanında Müslüman Boşnakların kazdıkları tüneli ziyaretle başlıyoruz. Hayat tüneli 800 metre uzunlukta kazılmış ve savaş zamanında erzak, ilaç, yaralı taşıma veya benzeri yardımları alabilme çabasıyla bir çok işe de yaramıştır. Bir nevi Boşnakların hayata tutunma tünelleri olmuştur adeta. Burada halen o mermi izlerini ya da tüneli görmek savaşın iç yüzünün binde birini bile anlamaya yetmez ama yine de tarihe çok önemli tanıklık eden bir yapı olarak görülmesi gereken ve asla görülmeden gidilmeyecek yerlerden bir tanesi. Artık Saraybosna’ dan çıkıyoruz ve muhteşem manzaralı yollardan geçerek çok güzel bir Türk köyü olan Poçitel’ e geliyoruz. Gerçekten Türk köyü dediğin de böyle olur. Poçitel, çok iyi korunmuş insanın merakını uyandıran hatta gururunu okşayan bir Türk köyü. Bundan sonrası da zaten artık Hırvatistan sınırı. Buradan artık yemek yemek için muhteşem manzaraya sahip Alperenlerin 600 yıl önce geldikleri ilk durak olan Blagay’ a ve burada bulunan Alperenler Tekkesine geliyoruz. Burası gerçekten büyüleyici bir yer. Doğanın ortasında kaynaktan çıkan bir su ve ırmak ve kenarında Alperenler Tekkesi bulunuyor. Etrafına yapılan restorantlarla burası harika bir turizm bölgesi konumunda.
Gerçekten her Türk vatandaşının ziyaret etmesi gereken yerler buralar. Artık gün yavaş yavaş bitiyor ve Mostar Köprüsüne doğru yol almaya başlıyoruz. Bana sorarsanız geç bile kaldık. Blagaj’ dan Mostar’ ın tarihi çarşısı ve Mostar köprüsü çok kısa bir mesafe ama burada çok zamanımız yok. İlk önce ufak bir mezarlık ziyareti yapıyorum burada. Ekipten biraz kopuk gidiyorum ama istediğim fotoğrafları çekmek için buna mecbur kalıyorum. Mostar harika bir yer ama zamanın darlığı biraz sıkıntı olmadı değil. Ama olsun artık bu kadar da oluversin diyorum. Başka da çare yok. İstediğim gibi birkaç kare fotograf alıyorum. Tarihi Mostar Köprüsünde o güzel manzaranın biraz tadını çıkarıp, Mostar tarihi çarşısını turladıktan sonra zamanın ne çabuk geçtiğini anlamıyorum bile. Kararan hava ile birlikte artık Saraybosna’ ya geri dönme zamanı. Bu gece arkadaşlarla Sloga Bar zamanı. Artık yarın başka bir Bosna – Hersek şehrini gördükten sonra Türkiye’ ye geri dönüşümüz var.
15 Aralık sabahı kahvaltı ve artık oteli terk ediyoruz. Hedefimiz bir başka önemli şehir olan Travnik. Vezirler şehri olarak bilenen Travnik tarihi dokusu korunmuş bir Osmanlı şehri. Burada halen faal olarak eğitime devam eden 300 yıllık İbrahim Paşa Medresesi ve Osmanlı Kalesi bulunuyor. Yine burayı görmek bana sorarsanız güzel bir deneyim. Özellikle 300 yıllık bir medresenin halen burada devam ediyor olması müthiş. Tek sorun ise yolda meydana gelen bir trafik kazası oldu. Burada Türkiye’ deki gibi herşey pratik olmuyor maalesef. Yolun açılması yaklaşık 1 saat ya da fazla sürdü diyebilirim. Türkiye’ de olsa eminim 10 dakika da açılırdı bu yol. Bunda da vardır bir hayır diyorum. Kaza geçirenlere de geçmiş olsun. Artık Travnik’ ten geri dönüş yolculuğu başladı ve Bosna – Hersek’ e başkent Saraybosna’ ya veda zamanı. Hiçbir milletin hiç kimsenin bu soykırımı ve bu katliamı haketmediğini düşünerek, bu milletin bir daha bu acıları yaşamaması dileklerimle..
Allah en yakın zamanda acılarını unuttursun, Allah yardımcıları olsun.
Kaynak: gezenkelebek.com