“Bu beyaz taşlar var ya, olanların şahididir, sadece taş değil.”
Bosna Hersek’te, Srebrenica katliamında yaşamını yitiren 8 bin 500 ‘e yakın müslüman Boşnaktan 5 bin 136’sının gömülü olduğu Potocari Anıt Mezarlığı’ndayız.
Kadınların 16 yıldır toplu mezarlıklarda aradığı eşlerini, çocuklarını bulduklarında büyük bir sevinçle emanet ettiği kutsal bir mekan burası.
“Olanların şahidi taşlar”, uçsuz bucaksız uzanan mezarlıkta, olanları anlatmak istercesine ayağa kalkmış gibi duruyor.
Erkeklerin taş kesilip anlatamadığını kadınlar anlatıyor bu defa mezarlıkta.
Hatica Mehmedovic’in de dediği gibi, “Bu beyaz taşlar var ya, olanların şahididir”, hepsi dile gelip konuşmak istiyor sanki.
Temmuzun 11’inde, binlerce insanın evladının, kocasının mezar taşlarına sarılarak ağladığı mezarlıkta bugün tek tük dolaşan kadınlar, erkekler var.
Törendeki defin işlemleri sırasında, önündeki alana yüzlerce yeşil tabutun sıralandığı, cenaze namazı öncesi imamların dualar okuduğu dört bir yanı açık olan camide üç kadın bekliyor bizi.
Srebrenica Anneleri Derneği Başkanı Hatica Mehmedovic ile Srebrenica ve Zepa Bölgeleri Anneler Hareketi’nden Zumra Sahomerovic ve Sahida Abdurrahmanovic.
Hepsi savaşta başta eşleri ve çocukları olmak üzere ailelerindeki neredeyse tüm erkekleri yitirmişler. Yaşına bakmadan bir hafta içinde öldürülen 8 bin 500 erkek arasında onların yakınları da var.
Srebrenica kutsal mekan
Bosna Hersek İzmir Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’ın hazırladığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca desteklenen “Gençler ata topraklarıyla buluşuyor” projesi kapsamında geldiğimiz Bosna Hersek’in en kutsal mekanlarından Srebrenica’da, gençlerle birlikteyiz. Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri’ne bağlı, ülkenin farklı illerindeki derneklerden seçilen Boşnak kökenli gençler için de Srebrenica’da bulunmak çok önemli.
Karşılarında yitirdikleri evlatları yaşında, 50’ye yakın genci gören kadınlar, duygu yoğunluğu içinde gözyaşlarını tutamıyorlar görüşme öncesi.
Sözü Zumra Sahomerovic alıyor ve gençlere teşekkür ediyor :
“Potocari’ye gelmiş olmanız, bize yalnız olmadığımızı gösteriyor. Boşnak asıllı gençlerin buraya gelmesi çok önemli. Genç nesillerin daha çok bilinçlendirilmesi gerekiyor. Maalesef size güzel bir şey anlatamayacağım bugün. Anlatacaklarım öyle acı ki; 16 yıl sonra bile bu acılar hala hissediliyor. Aileler hala yakınlarının kemiklerini arıyor. Bizim için savaş hala sürüyor. Biz bu soykırımı inkar edenlere karşı savaşıyoruz şimdi. Bu topraklardaki savaşın tek amacı Boşnaklar’ı yok etmekti. Bu mezarlık soykırımı belgelemiş oldu. Biz artık susmak değil, konuşmak istiyoruz. Katillerin mahkemeye gitmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Hollandalılar’ı ve BM’i mahkemeye verdik. Ekim ayı sonunda başlayacak davamız.Onlar uydurma deseler de anlattıklarımıza, biz gerçeğin ortaya çıkması için çabamızı sürdüreceğiz.”
Bosna’da her çocuk, gerçeği bilmek zorunda
Srebrenica Anneleri Derneği Başkanı Hatica Mehmedovic, gözyaşlarını sildikten sonra sözü alıyor arkadaşından.
Sessiz mekanda Mehmedovic sakin sakin konuşuyor. Tercümanımız ve rehberimiz Ediba Rizvanbegovic kelimeleri çevirirken yutkunuyor, o da ağlamamak için zor tutuyor kendini:
“Biz Bosna’da şunu deriz: Her çocuk, gerçeğin ne olduğunu bilmek zorunda. Her çocuk Sırp askerlerinin ne yaptığını, soykırımı bilmek zorunda. İnsanları öldürürken, yaşına bakmadan herkesi öldürdüler. Bu beyaz taşlar olanların şahididir, sadece taş değil. Keşke bunlar olmasaydı. Biz dernek olarak tarihte ilk defa böyle bir yer kurmuş olduk. Srebrenica herkesin gelip görmesi gereken kutsal bir yerdir. Herkesin buraya gelip bir ders çıkarması gerek. Kimse burada olanları yaşamasın. Amacımız burayı hep ayakta tutmak, burada olanlar bir gerçektir ve sadece Bosna Hersek değil, bütün dünya farkında artık…”
Gençler taş kesilmiş gibi, ürpertiyle dinliyor Hatica Mehmedovic’in anlattıklarını:
“Srebrenica anneleri eşlerini, çocuklarını, torunlarını kaybettiler. Bu annelerin çoğu çocuklarından kalan anılarıyla yaşıyorlar. Zorluklara rağmen çocuklarının bir zamanlar yaşadığı yerlerde yaşamak istiyorlar. Ben de o annelerden birisiyim. Benim çocuklarım evli değildi. Evimin bahçesine oğlumla diktiğim bir çam ağacı var. Her sabah uyandığımda bakıp, oğlumu hatırlıyor, onun da böyle büyüdüğünü hayal ediyorum. Geçen sene topu mezarlar içinde eşimi ve iki çocuğumu bulabildik ve defnettik. Gerçekmiş gibi gelmiyor bana olanlar. Eve gidince sanki onları orada bulacakmışım gibi… Onlar burada mı, evde mi bilemiyorum. Küçük oğlumun yanlızca küçük ayak kemiklerini bulabildiler. Keşke bu dünyada bu acıyı yaşayan bir ben olsaydım. Benim işim de kolay olurdu. Size baktığımda kendi çocuklarımı görüyorum. Ben bir daha hiç bir zaman anne, anneanne olamayacağım. Çocuklarımın düğününü göremeyeceğim. Biz kendimizi en iyi burada hissediyoruz. Bundan böyle ne Srebrenica yaşansın, ne de hiç bir anne toplu mezarın başına gelip de çocuğunun kemiklerini aramasın. Her çocuk, çocukluğunu yaşasın.”
Mezarlıkta mutlu olan kadınla bir söyleşi
Hatica Mehmedovic ile gruptan ayrılıp şimdi bir müzeye çevrilen mezarlığın karşısındaki akü fabrikasına gidiyoruz. İçerisi buz gibi. Srebrenica’ya ilk kez 2006 yılında, Bosna Hersek Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’la gitmiştik. Srebrenica katliamının 11. anma yılı etkinliklerinde gördüğüm akü fabrikasında içeri ilk girdiğimde duyduğum ürpertiyi tekrar yaşıyorum.
Ancak bu kez ortalık daha derli toplu. Artık devlet yetkilileri törendeki konuşmalarını burada yapıyor. Duvarların şahitliğini susturmak istemişler sanki… Mermi izleri kapatılmış, duvarlar bembeyaz kireçle boyanmış.
Akü fabrikasının içinde, Srebrenica’da yaşamını yitirenlerin eşyalarının yer aldığı daimi bir sergi ve bir film gösterim yeri oluşturulmuş.
Tercümanımız Ediba Rizvanbegovic de bizimle birlikte.
Hatica Mehmedovic, çok güzel ve akıcı bir şekilde konuşan, bilinçli, akıllı bir kadın. Eğitimini, savaştan önce ve sonra ne iş yaptığını, nasıl geçindiğini merak ediyorum.
“Ben meslek lisesi mezunuyum. Ama çalıştırmazdı kocam. Ev hanımıydım. Şimdi de çalışmıyorum, emekli maaşımla geçiniyorum. Daha çok dernekte çalışıyorum.”
Srebrenica Anneleri Derneği’ni savaştan sonra kurduklarını anlatıyor Mehmedovic. Bu şekilde kurulmuş başka dernekler de var Bosna’da, “Srebrenica ve Zepa Bölgeleri Anneler Hareketi” ve “Savaş Kurbanı Kadınlar Derneği” gibi.
Kaç üyeleri olduğunu sorduğumda, “Çok, ama aktif çalışan 50 kadınız” diyor. Dernekteki kadınların da kendisi gibi Srebrenica’ya kesin dönüş yapan kadınlar olduğunu anlatıyor:
“Ben buraya 2002’de kesin dönüş yaptım. Kadın üyemiz çok ama kadınlar derneğe sık sık gelip gidemiyor. Devletten yardım yok. Yol parası vermek zor. Daha çok burada yaşayan üyelerimiz geliyor. Bazen belediye yardımcı olur ama onlar da daha çok topluca bir yere gideceksek otobüs sağlamak gibi yardımlar.”
Mehmedovic, Potocari Anıt Mezarlığı’nın yakınındaki köyde yaşamını sürdürüyor. Köyde yaşayan, savaştan önce çalışmayan ev hanımı olan kadın, şimdi mahkemelerde tanıklık yapan, televizyon programlarına çıkan, anma törenlerinde devlet adamlarının karşısına dikilip yaşadıklarını dünyaya haykıran bir kadın. Bu değişimin nasıl olduğunu sorunca anlatıyor:
“O anlarda konuşan sanki ben değilim. Onlar için konuşuyorum ben. Benim için çok zor tabii. Kimse acımızı dinleyerek ağlasın istemiyorum. İnsanlar acımı anlamasın diye çabalasam da, gözyaşlarım ele veriyor duygularımı. Ben, bende gördüğünüz güçle motive etmek istiyorum buradakileri de…”
“Törenlerde devlet adamlarının verdiği sözleri, söylediklerini samimi buluyor musunuz?” dediğimde Hatica Mehmedovic’in yanıtı pek de sürpriz olmuyor:
“Ben politikacı değilim. Ama her zaman samimi olanla olmayan belli oluyor.”
Mehmedovic, buraya gelen Türk misafirlerden bir dileği olduğunu söylüyor:
“Şimdi Bosna’yı ayakta tutacak tek şey eğitim. Gençler hep okumalı. Türkiye’den gelen misafirler bize iş imkanı sağlayabilirler. Bizim köyde şimdi 18 tane küçük çocuk var. Gençler yavaş yavaş dönmeye başladı buralara. Evleniyorlar ve müslüman çocuklar doğuyor. Ama iş imkanı yok gençlerimize. Türkiye bize bu konuda yardımcı olabilirse çok mutlu olacağız. Türkiye’nin adımlarını gelecek zamanda göreceğiz. Ben bunun duyulmasını istiyorum. Türk yetkililerden buraya yatırım yapmasını, iş imkanı yaratmasını istiyoruz. Müslümanlar bir de işsizlikten giderlerse buralardan, bu mezarlıklar kime kalacak? Kim bakacak buralara?”
Srebrenica Anneleri Derneği’nin internet adresinin olup olmadığını, Türkiye’den kadın örgütlerinin (partili ya da partisiz) kendileriyle iletişime geçip geçmediğini, desteklerinin olup olmadığını soruyorum. Yanıtı olumsuz. İnternetten yararlanmadıklarını, Türkiye’den kimseyle de ilgileri olmadığını söylüyor.
Başbakan’ın eşi ve kızıyla geldiği, geçen yıl düzenlenen 15. Srebrenica katliamını anma töreni aklıma geliyor, görüşüp görüşemediklerini soruyorum: Yanıt olumsuz…
Srebrenica şimdi Sırp Bölgesi
Srebrenica bugün savaş öncesi dönemin tersine ağırlıkla Sırpların yaşadığı bir bölge. Savaş öncesi 35 bin kişinin yaşadığı ve nüfusunun yüzde 70’i müslüman olan kentte dengeler çoktan değişmiş. Savaş öncesi daha çok tarımla uğraşılan bölgede şimdi işsizlik genel olarak yüzde 40, müslümanlarda ise yüzde 50 dolayında. Srebrenica’ya geri dönenler için yaşam oldukça zorlaşmış. Müslümanlar’ın Sırplar’a ait işyerlerinde çalıştırılmadığını, özellikle de mahkemelerde tanıklık yapan müslüman kadınların sürekli tehdit aldığını duyuyoruz.
Hatica Mehmedovic’e, Sırp komşularıyla ilişkilerini soruyorum. Savaştan önce 20 haneli köyde bugün beş müslüman ev olduğunu söylüyor :
“Eşimin çok yakın görüştüğü Sırp arkadaşları vardı. Şimdi hepsi beni tanımıyormuş gibi davranıyor. Başlarını çeviriyor, konuşmuyorlar. O yüzden sizden ricam, başbakanınıza, devlet yetkililerine iletin. Bizim için iş çok önemli. İşimiz olursa güçlü olabiliriz. Burada ayakta kalabiliriz.”
Savaş sonrası kadınların yaşadıkları dramlar ve kayıpları nedeniyle psikolojik tedavi gördüğüğünü duymuştum, “Doktordan psikolojik yardım aldınız mı?” diye soruyorum.
Gözlerime acıyla bakıyor :
“Benim hastalığımı iyileştirecek doktor dünyada yok. Hiçbir ilaç benim yarama iyi gelmeyecek.”
Hatica Mehmedovic, söyleşimizin sonunda yakasındaki el işi beyaz yeşil renkli dantel çiçeği çıkarıyor, yakama takıyor. Bu yıl Srebrenica törenlerinde devlet yetkililerinin yakalarına takılan, Srebrenica kurbanlarını temsil eden çiçek bu. “Beyaz kefen, yeşil yeniden doğuşun simgesi. 11 dilim var bu çiçekte. Srebrenica katliamının yapıldığı 11 Temmuz için” diye açıklıyor.
Ve elimi tutup tekrarlıyor:
“Lütfen iş konusunda bize destek verin. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Benim ailemde işe girecek artık kimse yok. Ama hayatta kalan buradaki gençlerimiz için iş gerek…”
***
Editörün notu: Kent-Yaşam yazarı Saadet Erciyas’ın bu röportajı, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin 2011 Yılı Hasan Tahsin Gazetecilik Teşvik Yarışması’nda jüri özel ödülüne değer bulundu.
Kaynak: Kentyasam.com