Istanbul Bağcılar Belediyesi’nin organizasyonu, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi ve Aliya İzzetbegoviç Müzesi’nin destekleriyle düzenlenen “Uluslararası Aliya Sempozyumu”nun ikinci gününde “Aliya öncesi ve sonrası Bosna Hersek” konulu oturum düzenlendi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Parlak’ın moderatörlüğünde yapılan oturumda, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Mehmet Can, “Srebrenitsa Aliya’nın Liderlik Kariyerinde Bir Başarısızlık mı?” konulu tebliğini sundu.
Bosna Hersek’i bağımsızlığa götüren referadumdan kanlı savaşa dair birçok konuda görsellerle desteklenen ve istatsitiki bilgiler içeren bir sunun yapan Can, savaşın başında Sırp tarafının askeri açıdan gelişmiş silahlara sahip olduğunu, Boşnak Müslümanlar’ın ise askeri imkansızlıklar içerisinde savaşa başladığını söyledi.
Başta Srebrenitsa olmak üzere Bosna’nın doğusunda Sırp kuvetlerine karşı askeri anlamda önemli başarılar elde eden efsane komutan Naser Oriç’e de değinen Can, Oriç’in Srebrenitsa’nın düşmesinin hemen öncesinde, Nisan 1995’te askeri müzakereler için Tuzla’ya çağrıldığını ve Oriç’in Srebrenitsa’da olmadığı süre içerisinde kentin Sırp kuvvetlerinin eline geçtiğini ifade etti.
Can, savaş boyunca Aliya İzzetbegoviç’in aynı zamanda başkomutan olduğunu ve tüm askeri müzakere toplantılarına katıldığını hatırlatarak, “Bu nedenle, sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, Srebrenitsa’nın düşmesi Aliya’nın liderlik kariyerinde bir başarısızlıktır” dedi.
Bosna Hersek’in eski Tahran Büyükelçisi Emir Hacikaduniç de “Güncel sorunlar ve Bosna Hersek’in geleceğine yönelik değerlendirme” konulu tebliğinde, Bosna savaşının bitiminden günümüze Bosna Hersek’te yaşanan gelişmelerden bahsetti.
Savaşın ardından geçen 18 yıllık süre içerisinde, Bosna Hersek’te biri iyimser veUmutlu, diğeri ise karamsar ve vizyon sahibi olmayan iki grubun olduğunu söyleyen Hacikaduniç, “Bu ikinci grup, sayıca daha fazladır. Ancak, bana göre her zaman bardağa dolu tarafından bakmak gerek. Rahmetli Aliya’ya da Dayton’dan memnun olup olmadığı yönünde yöneltilen sorulara, ‘bardağın yarısı doludur’ cevabı vererek iyimser olduğunun mesajını vermişti” dedi.
Bosna Hersek’in, 18 yıllık süreçte, Avrupa Birliği (AB) ile İstikrar ve Ortaklık Antlaşması imzaladığını, Avrupa Konseyine üye olduğunu, Birleşmiş MilletlerGüvenlik Konseyi’ne dönem başkanlığı yaptığını ve AB’ye potansiyel aday ülke statüsüne sahip olduğunu kaydeden Hacikaduniç, “Ancak, bardağın boş yanını görenler bunun aksini savunacaktır. AB üyeliği açısından, Bosna Hersek’in diğer bölge ülkelerine oranla geride kaldığını, Hırvatistan’ın Bosna Hersek’ten önce ABüyesi olduğunu söyleyeceklerdir” diye konuştu.
Bosna Hersek’in AB üyelik sürecinde yeni bir dönem yaşadığını kaydeden Hacikaduniç, AB’ye üyelik sürecinde uygulanacak reformların, üyeliğin kendisinden daha önemli olduğunu söyledi.
-CIA raporlarında Bosna savaşı
Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Köse de “CIA Belgelerinde Bosna Savaşı” konulu tebliğinde, Bosna savaşının başından sonuna dek CIA ajanlarının Bosna Hersek hakkındaki raporlarını katılımcılarla paylaştı.
Sovyetler Birliği’ne yakınlığı, dolayısıyla CIA’nın eski Yugoslavya’yı her zaman yakından takip ettiğini söyleyen Köse, CIA’nın geçtiğimiz günlerde Bosna savaşına dair 10 bin sayfalık bir raporu kamuoyuyla paylaştığını anımsattı.
Raporda, eski Yugoslavya’nın dağılacağının önceden tahmin edildiğinin görüldüğünü söyleyen Köse, “Ancak, dağılacak Yugoslavya’da Boşnaklar için bir rol öngörülmemişti. Onların, kurulacak bir Hırvat devleti içinde yaşamaya razı olacağı öngörülüyordu” dedi.
Raporda, aynı zamanda ülkede bir etnik temizliğin yapılacağının da önceden tahmin edildiğine işaret eden Köse, ancak yetkililerin bunun önlenmesi için hiçbir tedbirin alınmadığını söyledi.
Köse, “CIA raporlarında ayrıca, toplama kampları konularına da değinilmiş. Ülkede bilinen 56 büyük toplama kampı olduğunu, ancak resmi olmayan rakamlara göre bu sayının 144 olduğunu vurgusu yapılmış. Sırplar tarafından oluşturulan bu toplama kampları, 2. Dünya Savaşı sırasınra Yahudi kıyımı için kurulan toplama kamplarına benzetilmiş” diye konuştu.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmettin Alkan ise, “Aliya İzzetbegoviç ve Bilge Kral Üzerine Düşünceler” konulu tebliğinde, Aliya için kullanılan “Bilge Kral” lakabına yönelik eleştirilerini dile getirdi.
“Aliya’ya neden Bilge Kral dememeliyiz” sorununun üç cevabı olduğunu savunan Alkan, şunları söyledi:
“Öncelikle, kral ve krallık kavramları İslam siyaseti ve felsefesinde bulunmamaktadır. Aliya, kitaplarında Kur’an ve sünnet vurgusu yapmaktadır. Melik yani Türkçe’de kral kavramına yönelik, hem Kur’an’da hem de hadislerde olumsuz ifadeler kullanılmıştır. İkinci olarak, Aliya’nın savunduğu değer yargıları, beslendiği İslam düşüncesi ve hayatı boyunca yaptıkları, onun krallıkla alakasının olmadığını ortaya koymaktadır. Son olarak, kral kelimesi Sırpça kökenli bir kelimedir. Sırplar, eski Alman İmparatoru Karl’dan esinlenerek, yöneticileri için de kral ifadesini kullanmıştır. Her ne kadar, ‘Bilge Kral’ ifadesi bizlere hoş gelse de Aliya’nın mücadelesiyle örtüşmemektedir. Bilge Kral ifadesi, Aliya’nın bedenine dar gelen bir gömlektir.”
Sempozyum kapsamında ayrıca, Ak Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge’nin başkanlığını yapacağı “Vicdanların Sesi ve Tanıklıklar” konulu oturum yapılacak. Bu oturumda ise Bosna Savaşı yıllarına tanık olan, Türkiye’nin savaş dönemindeki Saraybosna Büyükelçisi Şükrü Tufan, Almanya Milli Görüş Onursal Başkanı Yavuz Çelik Karahan, Bosna Dayanışma Grubu Başkanı Bahadır İslam konuşma yapacak.
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Süleyman Kızıltoprak’ın başkanlığında gerçekleştirilecek “İslam Dünyasında Bosna Algısı” konulu oturumda da gazeteci yazar Hakan Albayrak’ın da aralarında bulunduğu çeşitli akademisyenler, Bosna ile ilgili görüş ve düşüncelerini dile getirecek.
Sempozyum, kapanış konuşmaları ve yayımlanacak deklarasyonla sona erecek.
AA