Bosna-Hersek’in başkenti olan Saraybosna; tarihi boyunca önemli olaylara tanıklık etmiş, I. Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep olan Franz Ferdinand ve eşi Sophie Chotek’in öldürülmesi olayının da yaşandığı küçük bir şehirdir.
Yıllar içinde farklı devletler arasında el değiştiren bu topraklar Müslüman, Hıristiyan ve Musevi toplumlara ev sahipliği yapmış, bu yüzden de Sarabosna “Avrupa’nın Kudüs’ü” olarak anılmıştır.
Saraybosna’ya ayak bastığınızda, çok dinli ve kültürlü tarihinin izlerini taşıyan yapılar karşınıza çıkar. Tanık olduğu savaşların etkisini de hem şehirleşme hem de ekonomi açısından rahatça gözlemleyebilirsiniz.
Görülmesi gereken yerleri belirledikten sonra şehri gezmeye merkezden başlıyoruz. İlk durağımız Başçarşı oluyor.
Başçarşı: On beşinci yüzyılda inşa edilen çarşı, kültürel anlamda Saraybosna’nın merkezi gibidir. Birçok hediyelik eşya dükkanı, restoran ve kafenin yanı sıra şehrin önemli tarihi yapılarından olan Gazi Hüsrev Bey Camii ile Saat Kulesi de buradadır. Özellikle 1992 yılında Sırp güçlerinin saldırılarında yoğun olarak hedef alınmışsa da, günümüze kadar bozulmadan ulaşmıştır. Bu noktada ufak bir hatırlatma yapmakta fayda var; Başçarşı 19. yüzyılda çıkan bir yangın sonucu, inşa edildiği zamana göre yarı yarıya küçülerek hizmet vermeye devam etmiştir.
Çarşıda ufak bir gezinti yaptıktan sonra fazla uzaklaşmadan Gazi Hüsrev Bey Camii’ni ve Saat Kulesi’ni ziyaret ediyoruz.
Gazi Hüsrev Bey Camii: Osmanlı mimarisinin göze çarpan eserlerinden olan cami, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlı’nın Bosna’da görevlendirdiği sancak beyi Gazi Hüsrev tarafından 1531 yılında yaptırılmıştır. Halen ülkenin en önemli camilerindendir. Görülmeye değer bir yapıt olmasını sağlayan unsurların başında 26 metre yüksekliğindeki görkemli kubbesi ve süslemesinde kullanılan detaylar gelir. Babası Boşnak, annesi Türk olan Gazi Hüsrev Bey’in naaşı caminin avlusundaki türbeye gömülmüştür.
Saat Kulesi: Bosna-Hersek’in Osmanlı yönetimi altında bulunduğu yıllarda 21 tane saat kulesi inşa edilmiştir. Bunların en yükseği Başçarşı’daki saat kulesidir. Kuleyi dünyadaki birçok kardeşinden ayıran en büyük özelliği, namaz vakitlerini belirlemek için ay zamanını gösteren tek kamu saati olmasıdır!
Gazi Hüsrev Bey Bezisten: “Bezisten” kelimesi Arapçadan gelmektedir; “bez satılan yer” demektir. Gazi Hüsrev Bey Bezisten 16. asırda inşa edilmiş, zaman içinde diğer dükkanların da eşlik ettiği bir satış alanına dönüşmüştür. Günümüze kadar ulaşan bezisten, yaklaşık 65-70 kadar dükkanla halen canlılığını korumaktadır.
Başçarşı’daki son durağımız Sebil oluyor.
Sebil: Çeşme 1753 yılında hayrat olarak yaptırılmıştır. Yıllar içinde yangın ve diğer sebeplerden zarar gören sebil bugünkü yapısal görünümüne 1891 yılındaki restorasyonla kavuşmuş ve sonrasındaki bakım çalışmalarıyla günümüze kadar ulaşmıştır.
Başçarşı bölgesini arkamızda bırakıp Miljacka Nehri’ni takip ederek Latin Köprüsü’ne ulaşıyoruz.
Latin Köprüsü: I. Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebep olan Avusturya-Macaristan Prensi Franz Ferdinand ve eşinin suikaste uğradığı yerdir. Üç güçlü sütun ve 4 kemerden oluşan tarihi Osmanlı köprüsü, Saraybosna’da karşılaşacağınız diğer köprülerle mimari benzerlikler taşır.
Saraybosna Müzesi: Latin Köprüsü’nün hemen yanında yer alan müzede öne çıkan tema 1914 yılında gerçekleşen suikaste dairdir. Tarihi gerçekliği, sunduğu önemli kanıtlar ve görseller nedeniyle gezilmesi gereken bir müzedir.
Kutsal Kalp (Sacred Heart) Katedrali: 1889 yılında yapımı tamamlanan ve Bosna-Hersek’in en büyük katedrali olma özelliğine sahip olan bu Gotik yapı, kentteki Hıristiyan halk için önemli bir ibadet noktasıdır. İçindeki cam ve heykel işçiliği görülmeye değerdir.
Hünkâr Camii: İsa Bey tarafından Fatih Sultan Mehmet’e armağan olarak 1457 yılında yaptırılmıştır. Bosna’nın Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethi sonrasında, Saraybosna’da yaptırılan ilk camidir. Bahçesinde tarihi Osmanlı mezarlığı da yer almaktadır. Ahşap şekilde inşa edilen cami, 1565 senesinde yapılan düzenlemeler ile günümüzdeki halini almıştır. Yıllar içinde de bazı eklemeler yapılarak genişletilmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde bu camiye de yer vermiş ve abdest musluklarının suyunun kaplıca suyu olduğu gibi ilginç bir detaydan bahsetmiştir.
Güzel Sanatlar Akademisi: Nehir kenarındaki ihtişamlı bina 1949 yılında kilise olarak inşa edilmiş, yıllar içinde Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüştür. İçinde sınıflar ve sergi salonları bulunmaktadır.
Bosna Hersek Kütüphanesi: 1890’larda Endülüs mimarisiyle inşa edilen ve ilk yıllarda hükümet binası olarak da kullanılan bina, 1945’ten itibaren Milli Kütüphane olarak hizmet vermiştir. Geçirdiği yangın sonrasında uzun yıllar onarım ve bakım çalışmalarından geçirilmiş ve 2014 senesinde yeniden açılmıştır.
25 Ağustos 1992 tarihinde Çetnikler olarak anılan aşırı Sırp milliyetçilerinin açtığı ateş yüzünden kütüphanede 3 gün söndürülemeyen bir yangın çıkmıştır. Kaynak kitaplar kütüphaneyle ilgili “Bosna-Hersek’in Yakılan Hafızası” ifadesini kullanır. Yanan kütüphaneden nadir eserleri çıkarmak için yerel halk ve kütüphane çalışanları insan zinciri oluşturmuş ancak açılan ateş nedeniyle çok fazla eser kurtarılamamıştır. Yangın öncesinde kütüphanede 155.000’i nadir el yazması ve baskı olmak üzere 6 milyondan fazla kitap ve arşiv belgesi bulunurken, çıkan yangında yaklaşık 2 milyon tanesi yanarak yok olmuştur. Kaynaklara göre bu yangında yaklaşık 2 milyon kitap ve arşiv belgesi yanarak yok olmuştur.
Sonsuz Ateş: II. Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin ve sivillerin anısına, işgalin bitmesinin ilk yıl dönümü olan 1946 senesinde yakılmış ve bir daha sönmemiştir. Anıtın arkasında yer alan bölümde yazılan yazıda şunlar yazmaktadır:
“Şanlı Yugoslav Halk Ordusu’na bağlı Bosna-Hersekli, Hırvat, Karadağlı, Sırp birliklerinin savaşçılarının ortak dökülen kanıyla ve cesaretle; Sırp, Müslüman ve Hırvat vatansever Saraybosnalıların 6 Nisan 1945’teki ortak çabaları ve fedakarlıklarıyla Bosna Hersek Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Saraybosna özgürlüğüne kavuştu. Özgürlüğünün birinci yıldönümünde, Saraybosna’nın ve vatanımızın kurtuluşunun düşmüş kahramanlarına sonsuz şan ve şükran, müteşekkir bir Saraybosna”.
Sinagog: 1581’de inşa edilen, günümüzde Bosna Hersek Yahudiler Müzesi olarakta kullanılmakta olan sinagogun bir katında da halen ibadet edilmektedir. Müze katında tavandan zincirle sarkan büyük bir kitap dikkati çeker. Kitapta öldürülen 12.000 Bosnalı Yahudi’nin isim ve resimleri yer almaktadır.
Umut Tüneli: 1993 yılında Sırp kuşatması altındaki şehre erzak, mühimmat sokabilmek ve halkı güvenli bölgeye aktarabilmek için askerler ve siviller tarafından yapılmıştır. Tünel 800 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğinde ve 1,5 metre yüksekliğindedir. Kuşatma zamanı hayatta kalmanın sembolü olan bu tünel aynı zamanda “Yaşam Tüneli” olarak da anılmaktadır. Tünel müze olarak kullanılmaya başladıktan sonra 20 metrelik kısmı halen açık durumda bırakılmış ve geri kalan 780 metrelik kısım güvenlik sebebiyle yıkılarak kapatılmış.
Şehirde gezebileceğiniz yerler bunlarla sınırlı değil. Saraybosna küçük bir kent olduğundan ilginizi ve dikkatinizi çekebilecek birçok yeri geziniz sırasında kendiniz keşfedeceksiniz.
Bu kadar hüzün ve acı sonrasında, biraz da Saraybosna’da ne yenir, ne içilir onları paylaşalım;
- Cevapi: Pide arasında servis edilen muhteşem lezzetli köfte! Tabakta ayrıca soğan ve yoğurt ile sunuluyor. Balkanlarda birçok şehirde cevapi ile karşılaşabilirsiniz ama Saraybosna’da yiyeceğinizi hiç unutmayacaksınız!
- Bey Çorbası (Begova Corba): Boşnakların geleneksel çorbası tavuk, bamya ve değişik sebzelerle yapılmaktadır.
- Börek (Burek): Boşnakların hamur işleri kültürlerinde ayrı bir yer tutar. Taze yapılmış bir ıspanaklı börek ve ayran damağınızda güzel bir tat bırakacaktır.
- Pita: Hamurdan yapılan ve patatesli, ıspanaklı, peynirli, kıymalı olarak bulunabilen bir yemek çeşididir.
- Bosna Kahvesi: Sunumu ve tadı Türk kahvesini andırsa da denedikten sonra lezzetine bayılacaksınız.
Saraybosna’nın yakın tarihte maruz kaldığı Sırp kuşatması ve Müslüman halkın yaşadıkları, şehirde dolaşırken sizi hüznüyle saracak kadar taze. İçinde bulunduğumuz yüzyılda yaşananlar halen hafızanızdayken, kentin sokaklarını dolaşmak ayrı bir anlam katacaktır gezinize.
Saraybosna’da kışlar soğuk ve yaz ayları da sıcak geçtiğinden gezi için en ideal mevsim bahar aylarıdır. Şehri keşfetmek için 2 tam gün yeterli olacaktır ancak buraya kadar gelmişken bir gününüzü de otobüsle 2 saatte ulaşabileceğiniz Mostar’ a ayırmanızı tavsiye ederim.